Sanat kolektifi Karşı Sanat, fikir alışverişinde bulunmak ve günümüz Türkiyesinde özgür sanatsal ifade ruhunu hayatta tutmak için sanatçılara, akademisyenlere ve yurttaşlara İstanbul'un merkezinde bir alan sağlıyor.

Bir çağdaş sanat merkezi olan Karşı Sanat’ın İstiklâl Caddesi’ne bakan balkonundan Galatasaray Meydanı’nı görebilirsiniz. Eskiden düzenli olarak gösterilere ve siyasi eylemlere sahne olan Meydan, şimdilerde sürekli orada mevzilenen polislere ev sahipliği yapıyor.

Protestoların gürültüsü dışarıdan değil içeriden; daha önceki yıllardan protesto görüntülerinin katman katman bir araya getirildiği video enstalasyonundan geliyor. Eser, Türkiye'nin dört bir yanından genç fotoğrafçılara ait Fermantasyon Sergisi’nin bir parçası.

Karşı Sanat hem bir kolektif hem de sergi mekânı olarak etkinliklere, tartışmalara ve atölyelere düzenli olarak ev sahipliği yapıyor. Karşı Sanat’ı yöneten sanatçı, öğretmen ve akademisyenlerden oluşan grubun tümü, hassas konular üstüne sanatçıların kendilerini özgürce ifade edebileceği ve normalde sergi gezmeyen kişiler dahil olmak üzere her türlü insanın erişebileceği bir alan olma konusunda tutku dolu.

Karşı Sanat'ın kökleri 1970li yıllara, sanatçı Feyyaz Yaman'ın yine sanatçılar için kurduğu stüdyoya dayanıyor. Birkaç farklı ad ve adresten sonra Karşı Sanat, İstanbul’un kalbindeki evini buldu.

“Burada, merkezin de merkezindeyiz, bir hafıza yerindeyiz. Bu balkondan ikonik fotoğraflar çekildi,” diyor Yaman, “Galatasaray Meydanı şu anda işgâl altında – ilk siyasi eylem olarak bu caddeyi geri istiyoruz.”

Baskı altında sanat

Yaman, Türkiye'de sanatçıların kendilerini ifade edecek mekânlar bulmasının her zaman bir sorun olduğunu söylerken, “sanatın koruyuculuğu altında politik olmak eskiden olduğu gibi işlemiyor artık,” diyor.

"Asıl sorun sanatçıların gerçekten korkması - bir şeyler yapma arzusu içindeler ancak bunu yapmak için tüm mekanizmalar baskı altında," diye açıklıyor Yaman. "Elbette belli riskler var ama bu riskleri almaktan korkuyorlar."

Yaman, Türkiye'de fikrini söylemenin riskleri olduğunun fazlasıyla farkında birisi – geçen on yıllarda siyasi görüşleri veya örgütlülükleri nedeniyle erkek kardeşinin yanı sıra arkadaşları da kaybolmuş. “Devlet özgür sanattan asla memnun olmaz,” diyor.

Daha yakın bir tarihte, 2015'te, Rum ve Ermeni azınlıkları hedef alan 6-7 Eylül 1955 olayları ile ilgili arşiv malzemelerinden oluşan ve Karşı Sanat'ta sergilenen işin kendi şiddete maruz kaldı. Dışarıda hatırı sayılır sayıda polis olmasına rağmen sergi saldırıya uğradı, hasar gördü. Olaydan dört yıl sonra ancak bir saldırgan hüküm giydi.

"Şimdi polis memurlarının çaylarını içmeleri için her zaman bir masamız var" diye espri yapıyor Orhan Cem Çetin. Çetin, üniversitede sanat teorisi dersleri veren, fotoğrafçılığıysa kendi kendine öğrenmiş bir fotoğrafçı ve merkezin koordinatörü.

Karşı Sanat, entellektüel ve sanatsal bağımsızlığını korumak için her zaman kendi kendini finanse edebilir olmaya, siyasi bağlardan kaçınmaya veya şartlı verilen fonlardan uzak durmaya çalıştı. Mevcut ekonomik kriz ekonomik durumlarını zorlasa da, mekânları aylarca boş kalmış olsa da, EED’den destek alana, verilen hibenin hiç bir şartı olmadığına ikna olana dek beklediler.

Nesiller boyu sanat

Karşı Sanat’ın güçlü yönlerinden biri nesiller arası yaklaşımı, deneyimli sanatçılar ve akademisyenler ile yeni ortaya çıkan sanatçılar arasında iş birliğini teşvik etmesi. Çetin, “Her zaman genç sanatçıları takip etmeye çalışıyoruz” diyor. "Ülke çapında çok sayıda sanatsal grup var." diye ekliyor.

Karşı Sanat, bu yılın başlarında deneysel bir prodüksiyon üzerinde iş birliği yapmak için büyük, boş bir ticaret fuar alanında genç sanatçıları ve tiyatro sanatçılarını bir araya getiren bir yaz okulu düzenledi.

2016 yılında “Barış Bildirisini” imzaladıktan sonra işini kaybeden akademisyenlere de alan açtı. Cinsiyet çalışmaları, tiyatro, estetik ve siyaset alanlarında geçmişleri olan akademisyenlere, çalışmalarını sürdürebilmeleri ve projelerde yer alabilmeleri için fırsat sağlamaya devam ediyor.

Kolektifin diğer faaliyetleri arasında ise bir tekstil fabrikasındaki tekstil işçileri ile işbirliği ve Güneydoğu Türkiye'de işkenceyle anılan bir hapishane projesi yer alıyor.

Açık bir alan

İfadenin ve siyasetin buluştuğu eşsiz bir alan olarak kimliğini pekiştiren Karşı Sanat ekibi, diğer örgütlerle iş birliği yapmaktan her zaman mutluluk duyuyor. Sosyal hafıza ve sözlü tarih uzmanı Eda Yiğit, "Burada yaptığımız işlerle ilgilenen herkesle doğrudan ilişki ve bağ kurma gayreti içindeyiz," diyor. Yiğit, “Karşı Sanat'ta gerçekleştirilen tüm faaliyetler, 'bugünün tarihi' ya da 'güncel olayların kayıt altına alınması' açısından önemli” diye ekliyor.

Karşı Sanat ekibinin bir başka üyesi, estetik ve siyaset alanında akademisyen Ezgi Bakçay, "Hızlı hareket etmeye çalışıyoruz - gelecek planları konusunda katı değiliz" diyor. Bakçay, “Örneğin,” diyor, “kadın yazarlarla ilgili bir serginin mekâna ihtiyacı olduğunda, kendi etkinliğimizi erteleyerek onlara alan açtık.”

Sergide dolaşırken sanat, siyaset ve estetiğin karşılıklı etkileşimini her yerde görebilirsiniz: bir çalışma, İstanbul’da gerçekleşmiş terör saldırılarına tanık mekânların sabahın erken saatlerinde boş hallerini gösteren fotoğraflardan; bir diğeri, ordudan ayrıldıktan sonraki hayatını sorgulayan eski bir askerin çektiği fotoğraf dizisinden oluşuyor. Sergiden çıkmadan, hareketli İstiklâl’e geri dönmeden önce ise, sabahın erken saatlerinde işe gitmek için şehri katederken trenden çekilmiş büyüleyici yüzlerce siyah beyaz fotoğraftan oluşan bir videonun yanından geçiyorsunuz.

Hayatın –ve sanatın- baskı altında bile devam ettiğine dair bir hatırlatma, belki.

By Sarah Crozier

 

 

 

Stay in touch

Sign up for all the latest news, stories and events straight to your inbox.